Takashi Shimizu’nun yönettiği ‘Flight 7500’, Los Angeles’tan Henada’ya uçan bir uçakta geçen 2016 yapımı bir gizem korku filmi. Brad, Pia, Liz ve Rick de dahil olmak üzere Vista Pacific Airlines 7500 sefer sayılı uçuşunda yer alan bir grup yolcunun etrafında dönen film, Japonya’ya giden ve havada ürkütücü bir doğaüstü olayla karşılaşan bir gece uçuşunu konu alıyor. Hostesler Suzy ve Laura gemide sakinliği korumaya çalışırken, doğanın şaşırtıcı bir gücü onları takip ederken Brad ve arkadaşları tuhaf aktiviteyi araştırır.
Hikaye, doğaüstü unsurlarına rağmen seyircide kolayca yankı uyandıran, beklenmedik bir ölüm hakkında sinir bozucu bir hikaye sunuyor. Filmin çok sayıda talihsiz ölümle sonuçlanan bir uçuş kazası temel dayanağı nedeniyle, izleyiciler ‘Uçuş 7500’ün gerçek hayatla bağlantılı olup olmadığını merak edebilir. Hadi bulalım!
Flight 7500 Gerçek Bir Hikaye mi?
Hayır, ‘Uçuş 7500’ gerçek bir hikayeye dayanmıyor. Bununla birlikte, filmin 2005 Helios Airways Flight 522 olayıyla bazı benzerlikler taşıdığına dikkat etmek önemlidir. 14 Ağustos 2005’te Yunanistan’ın Grammatiko yakınlarında düşen 522 sefer sayılı uçuşun ardından 121 kişi öldü. Kaza, hatalı bir basınçlandırma sisteminden kaynaklandı ve raporlara göre, yolcuların ve mürettebatın hipoksi nedeniyle ölümüyle sonuçlandı.
Filmin hikayesinin özellikleri gerçek hayattaki trajediye göre farklılık gösterse de, ikisi arasında bazı paralellikler kurmak kolaydır. Aynı şey, filmin izleyiciler için gerçeğe benzemesine katkıda bulunabilir. Bununla birlikte, film doğrudan olaya dayanmıyor.
Craig Rosenberg bu filmin senaryosunu yazdı ve anlatının keşfettiği karakterlerin ve hikayelerin çoğunun başlangıcından sorumlu. En ünlüsü ‘The Boys’ adlı televizyon programında yazar ve yapımcı olarak çalışmasıyla tanınan Rosenberg, daha önce 2009 yapımı ‘The Uninvited’ ve 2014 yapımı ‘The Quiet Ones’ gibi çok sayıda başka korku filminde çalıştı.
Benzer şekilde, Hollywood’da ‘The Grudge’ filmleriyle popüler olarak tanınan filmin yönetmeni Japon film yapımcısı Shimizu da ‘Suicide Forest Village’ ve ‘Marebito’ dahil olmak üzere bazı olağanüstü J-korku filmleri yaptı. Bu nedenle, ‘Flight 7500’ün arkasındaki yazar ve yönetmen, izleyicileri başarılı bir şekilde içine çeken korku hikayeleri anlatma konusunda çok bilgili. Deneyimli film yapımları kesinlikle anlatıya yansıyor ve doğaüstü yönler ele geçirmeden anlatının temellendirilmesine izin veriyor.
Yapımcı Roy Lee, Shimizu’ya ilk olarak, filmin kapalı bir oda veya bir uçak üzerine yerleşen paniği tasvir eden bir hikaye fikriyle yaklaştı. Fikir anında Shimizu’nun ilgisini çekti ve projeyi üstlendi. Yönetmen bir röportajda aynı konuyu tartışırken, izleyicilerinde Spielberg’in “Jaws” filminin uyandırdığı sahil korkusuna benzer bir uçak korkusu uyandırmak için ilham aldığını söyledi.
İzleyiciler, baş üstü kompartımanları ve bagaj ambarlarındaki dehşetten, sıkışık uçağın banyo zeminini delip geçen ürkütücü gaddarlıklara kadar, film boyunca uçağa dayalı korkuya bu kasıtlı odaklanmayı kolaylıkla fark edebilir. Film, ortamın görüntülerini alıp onları korku kaynaklarına dönüştürmek gibi zorlayıcı bir iş çıkarıyor.
Hava yolculuğu korkusu veya aerofobi, zaten kitleler arasında bulunan yaygın bir fobidir. “The Horror At 37,000 Feet” ve “Flight 7500″de atıfta bulunulan 1983 yapımı “Alacakaranlık Kuşağı: Film” gibi birkaç başka film de korku anlatıları için aynı ortamı kullandı. Dolayısıyla film bu korku üzerinden oynayarak gerçekçi bir zemin buluyor ve geniş bir izleyici kitlesine hitap ediyor.
Ayrıca film, ölüm ruhu olan Japon folkloru Shinigami kavramını da kullanıyor. Film, Shinigami’ye kendi yorumunu getiriyor ve bu fikir etrafında kendi irfanını yaratıyor. Yine de gerçekliğe dayanıyor ve filmin olay örgüsüne özgünlük sağlıyor. Sonuç olarak Shimizu ve Rosenberg, doğaüstü unsur için gerçek hayattan ilham alarak filmlerine bir gerçekçilik duygusu katıyorlar.
Bu nedenle, ‘Flight 7500’ gerçek hayattaki olaylara veya karakterlere dayanmasa da, gerçeklikle bağlantısını birkaç farklı faktör üzerinden buluyor. Karakterlerin hikayelerinin önemli bir kısmı, sıradan yaşamlarına ve sorunlarına olan bağlılıkları etrafında da döndüğü için, seyircinin onlarla empati kurması ve ilişki kurması kolaydır. Bu nedenle film, gerçeklikten bariz kopukluğuna rağmen gerçekçi ve ilişkilendirilebilir bir hikaye sunmayı başarıyor.
Devamını Okuyun: En İyi Ölüm Filmleri