Atlantik Okyanusu’ndaki volkanik bir sırt boyunca, 2500 metreden fazla derinlikte, uzaktan kumandalı bir araç (ROV) kullanan deniz kaşifleri kumda birkaç sıra delik açtılar. Birkaç yıl önce siteden birkaç kilometre ötede benzer modeller gözlendi. Şimdilik, bilim adamları kökenlerinin ne olabileceğini bilmiyorlar.
23 Temmuz’da Azor Adaları’nın kuzeyinde, Portekiz anakarasının yakınında gerçekleştirilen dalış sırasında, bilim adamları, yaklaşık on santimetre aralıklarla yerleştirilmiş bir düzine delik izi gözlemlediler. 2.500 metre. Her satır uzanır 150 ila 180 santimetre. Bir hafta sonra, üç tektonik levhanın buluştuğu bir su altı arazisi olan Azor Platosu’nda, keşif gezisinin ilk bölgesinden yaklaşık 480 kilometre uzakta, yaklaşık 1.500 metre derinlikte dört benzer desen daha gözlemlediler.
Yaklaşık yirmi yıl önce, ilk görüş alanından yaklaşık 43 kilometre ötede, bilim adamları da benzer delikler keşif sırasında. O zamanlar, bu delik çizgilerinin varlığını açıklamayı mümkün kılan hiçbir inandırıcı hipotez yoktu. Bugün, araştırmacılar eşit derecede şaşkın.
Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi, “Bu delikler insan yapımı gibi görünüyor, ancak etraflarındaki küçük tortu yığınları, onların başka bir şey tarafından kazıldığını gösteriyor” dedi.
Kuma gömülü bir yaratık mı?
Ajans, halka deliklerin nereden geldiği konusunda soru sormak amacıyla sosyal medyaya girdikten sonra, bazıları bir denizaltıdan gelen uzaylı izlerine işaret eden, hatta kumun altına gömülü bir derin deniz canlısına işaret eden birkaç yorum yağdı.
Bu son hipotezle ilgili olarak, uzaktan kumandalı aracın emme cihazı, bu deliklerin içindeki organizmaların varlığını incelemek için tortu örnekleri topladı. Şimdilik, bu analizler hiçbir şey vermedi, ancak 7 Ağustos’ta üçüncü bir keşif gezisi planlanıyor.


Buna paralel olarak, NOAA ekibi bölgedeki denizaltı volkanları etrafındaki yaşam potansiyelini keşfetmeye yönelik ilk çalışmalarını sürdürüyor. Araştırmacılar, enerjilerini magma tarafından ısıtılan bu sulardan alan derin deniz mercanları ve sünger topluluklarına özellikle dikkat ediyorlar. Bu araştırma, yaşamın diğer gezegenlerde gelişebileceği koşullara ilişkin anlayışımızı da genişletebilir.